"Toplumsal yazgıyla bireysel yazgı birbirinden ayrılamaz," diye bir sözü vardır Adorno'nun. Birçok nesnel gerçeklik içerdiğini düşünürüm bu deyimin.
Gelişmiş ülkeler, kendi engellileri ile yüzleşirken, bu engelleri minimize etmek için, sivil toplum örgütleriyle psikolojik eğitim merkezleri kurarak, toplumun ruh sağlığını dizayn eder.
Bu merkezlerle iş birliği yapan kamu yöneticileri, şehir plancıları odaları, sendikalar vb. kuruluşlar fiziki yaşamı daha kolay yaşanabilir kılmak adına, en ince detaylarına kadar düşünerek, sosyal yardım ve önlemler oluşturur.
Bu merkezlerle iş birliği yapan kamu yöneticileri, şehir plancıları odaları, sendikalar vb. kuruluşlar fiziki yaşamı daha kolay yaşanabilir kılmak adına, en ince detaylarına kadar düşünerek, sosyal yardım ve önlemler oluşturur.
İnsanoğlunun en temel varoluş sebeplerinden birincisi insan gibi yaşamak ve sağlık hizmetlerini -bedava- eksiksiz almaktır. Bugün sağlıklı olan bir bireyin, yarın, hatta bir dakika sonra ne olacağını kim bilebilir?
Engelli kalmak veya engelli doğmak asla bir sorun/özür olmamalıdır. Aileler, bu bilinci küçük yaşlardan itibaren çocuklarına vermelidir.
Bir çocuğun kimlik gelişimi anne karnında başlar... 0-7 ve 7-12 yaş arası önemlidir ve karakter oluşumunun ilk temel taşlarını oluşturur. Çocuk, kendine verilen bütün verileri bilinçaltına kaydeder. Bu açıdan, çocuğa empati yapmasını, okulda ve sosyal çevrede insanların fiziki ve beyinsel engelleriyle asla alay edilmemesi gereğini, büyük bir insana anlatır gibi devamlı anlatmak, iyice enjekte etmek ve takip etmek gerekir.
Küçük yaşlarda arkadaşlarının, bilinçli veya bilinçsiz fiziki özellikleriyle alaya muhatap kalan çocukların, 18-20 yaşlarında kazandıkları obsesyonlarla çok derin unutulmaz yaralar ve travmalar yaşayarak, ilerideki yaşlarda daha büyük patlama ve sapmalara maruz kaldıkları gerçeği psikolojik olarak bilinmektedir.
Bu açıdan çocuklarımıza, torunlarımıza ve yakın çevredeki tanıdık çocuklara pedagojik bir yaklaşımla, kimsenin burnu, kaşı-gözü, boyu, rengi, saçı, dili, dini, cinsiyeti, cinsel tercihleri vb.olguları gündeme getirmemeleri öğretilmelidir.
Bu açıdan çocuklarımıza, torunlarımıza ve yakın çevredeki tanıdık çocuklara pedagojik bir yaklaşımla, kimsenin burnu, kaşı-gözü, boyu, rengi, saçı, dili, dini, cinsiyeti, cinsel tercihleri vb.olguları gündeme getirmemeleri öğretilmelidir.
Bu erdemleri küçük yaşlarda öğrenen insanların yürekleri büyük ve yardımsever olur. Kısacası insan olur. Nerede, nasıl konuşmasını ve ne zaman susmasını... Kimsenin umut ve hayalleriyle oynanmayacağını bilir.
Ruh sağlığını koruyan, korumasını bilen insanların 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kutlu olsun.
Mehmet Osman Çağlar
Her zaman olduğu gibi bu konuda da duyarlı yaklaşımınız için kutluyorum sizi.
YanıtlaSilBir gün toplum olarak engellilere karşı tutum ve davranışlarımızdaki engellerimizi aşarız umarım... Unutmayalım ki; bir dakika sonrası için hiçbir güvencemiz ve garantimiz yok, sağlıklı olacağımıza dair.
Kalpler karşılıklıymış Nurten hanım. Ben de biraz önce sizin sayfanızda duyarlı şiirinizi okuyup, yarın face'de paylaşmak için izin isteyecektim.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Size ve aileye güzel bir hafta sonu dilerim.
Esen kalın.
Düştüğüm ya da ayağımın burkulduğu zamanlar oldu. Hareketleriniz kısıtlanınca, canınız yanınca aynı acıyı daha farklı biçimde çekenleri daha iyi anlıyorsunuz. Gerçekçi olarak düşünebiliyorsunuz.
YanıtlaSilAilede çocukların eğitimi gerçekten çok önemli.Ailenin bakış açısı neyse çocuklar da onu benimsiyor.
"Toplumsal yazgıyla bireysel yazgı birbirinden ayrılamaz."
Yürekten katılıyorum. Keşke bazı şeyler değişebilse.
İnsan aynı fiziksel acıları çekince empati yapması daha kolay oluyor. Benim de ayakta zaman zaman nükseden (lif kopmasından) ağrılarım oluyordu, insan gerçekten çok daha iyi anlayabiliyor. Çocuklara ne kadar erken yaşta eğitimle bir şeyler öğretilirse çok daha sağlıklı oluyor. Yorumunuza teşekkür eder, güzel bir hafta sonu dilerim.
Sil3 ekim yazılmış sanırım yanlışla.3 aralık olacak.Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, hemen düzeltiyorum.:)
SilGeçen yıl kaleme aldığınız yazınızda duygudaşlığın çocukluk yıllarında başladığını bu yaşlardan itibaren alınacak eğitimle insanlığa bakış açımızın şekilleneceğinden bahsetmişsiniz. Bu şekilde davranılırsa insan olunacağını söylemişsiniz ki evet ben de insani vasıflarını yitirmeyenlerin insan sıfatıyla anılmasından yanayım. Duyarlı yazınız için teşekkürler. Sevgi ve selamlarımla...
SilEngelli inanlar ile ilgili ne kadar beyin fırtınası yaparsak yapalım, sanki bir şeyler hep eksik kalıyor. Eğitim ve teknolojinin devamlı gelişmesi ile çeşitli olanaklar da gelişiyor. İnsani vasıfların yitirilmemesi, benim de çok önemsediğim olguların başında geliyor. Değerli yorumunuz için teşekkür eder,
SilEsenlikler dilerim.