2 Eylül 2017 Cumartesi

Uzun Tatiliniz Kutlu Olsun





Bir Ağustos ayı daha geride kalıp Eylül bayramla birlikte geldi. Kanlı bayram olduğu için kutlamak içimden gelmiyor. Ama bütün dostların uzun tatilini kutlarım. Peki ya nerede eski çocukluğumuzun bayramları? Marshall yardımıyla kakalanmış bozuk amerikan süt tozlarını yere döken cezalı siyah önlüklü güzel çocuklar... Mahalle bakkalı, veresiye defteri... tebeşirle alacaklarının sayaçta tutan kavacık suyu sucusu... Koz helvacı, macuncu, alıçcı, yaldızlı gofreti, mabel sakızı, bileyici, hallaçcı, kader kısmetçi, sütçü, çıngıraklı yoğurtçu... Ya hani nerede benim aile Lunapark'ım, pilotu olduğum uçağım, makinisti olduğum trenim... nargile ve çay kokusu iç içe komşularla kahkahalarımız... Doğan kardeş - teksas - tommiks - tentenim... "Ali babanın bir çiftliği varmış" : Cumartesi çocuk radyo saatim, il radyo kanalım... Hani nerede Enrico Macias, Elvis Presley, Engelbert-Tom Jones ve Müzeyyenim, Mustafa Sağyaşar ve Emel Sayın'ım... Ya hani nerede aşkından öldüğüm ilkokul aşkım Eser'im...


Hani nerede benim ilk gençliğim, siyah-beyaz televizyonum... Hayat, Ses, Hey, Erkekçe, Playboy dergilerim... Hülya Koçyiğit,, Catherine Deneuve ilk sinemalarım, ortaokul aşklarım... Hani nerede kızlı-erkekli danslı partilerimiz, ya bizi uçuran eski meltemlerimiz, birbirini kovalayan rüzgârlarımız...


Nerede, hangi poyrazın içinde bunlar şimdi... Yoksa bunları bir rüya mıydı?


Hayır rüya değildi! Yaşamlarımız kolaydı. Paranın alım gücü vardı. Belki her mahallede bir milyoner yoktu ama bir otomobil vardı. İnsanlar mutluydu, saygılıydı. Kapılar açık yatılır, komşu bebeleri aynı mamaları yiyerek büyürdü. Sokaklar çamurlu ve güvenliydi. Vitamindi... Kürdü, çerkezi, lazı, arabı kimlikleri sorgulamadan, gerek de duymadan misketleri kapıştığımız yıllardı... At yarışı gibi sınavlara hazırlanan, pc bağımlısı soluk benizli çocuklar yoktu. Aşklar ticaret gibi kontrata bağlanmamış, gerçek aşkların yaşandığı yıllardı. Geceleri döpiyesli şık annelerimiz, sinekkaydı tıraşlı babalarımız, herkesle selamlaşarak piyasa yapar, Kızılay Binası Büfesi'nde AOÇ dondurması yenirdi. Mahallede ve emekli subay evlerinde en fast velespiti ben sürer, kızlara hava atardım.


Peki ya sonra ne oldu da toplumca çağ atladık. Kitap okumaz olduk. Televizyon, PC bağımlısı olduk. Her şeyde kolaycılığa kaçtık. Fast food yedik, Fast love yaşadık. Fast adımlarla işe koştuk, fast life yaşadık. Ama unuttuk, önceliğimiz olan her şeyi fast erteledik. Hayatın tadını çıkaramaz olduk, yazık ki ne yazık...


Yine de uzun tatiliniz kutlu olsun dostlar.

---

Mehmet Osman Çağlar




4 yorum:

  1. Yine de herkes kendi çocukluğunu, gençliğini özlüyor. Belki de devre değil de insanın kendi geçmişine duyduğu bir özlemdir. ya da zaman, koşullar çok çabuk değişiyor ve biz bu değişime ayak uyduramadığımız için eskiye özlem duyuyoruz kim bilir.
    Bu arada oğlumun ilk söylediği kelime yine bir kurban bayramında bileeeyciiiii olmuştu. Nasıl diye sormayı o ayrı bir hikaye :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence geçmişe özlem, o günlerin çok daha sağlıklı ve güzel yaşanabilir oluşundan kaynaklanmaktadır. Oğlunuzun kurban bayramında "bileyci" demesinin öyküsünü belki ileride yazarsınız.:) Tatilde olduğum için geç cevap verdim, kusura bakmayın.

      Sil
  2. Çok aklısınız. Dediklerinizi yaşamış biri olarak geldiğim noktada çok şaşkınım. Arada çoook uzun yıllar da yok üstelik. Çocuklarımız ve torunlarımızı düşündükçe çok üzülüyorum. Dilerim bu günler de geçicidir.
    Keyifle kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelecek nesiller için kaygılanmakta çok haklısınız.
      Dileğiniz gibi bu günlerin geçici olduğunu umarım. Özgen beye ve aileye çok selam ve sevgilerimle...

      Sil