4 Temmuz 2016 Pazartesi

KIRMIZI BORAZAN





O bayram, ecnebi marka kırmızı borazanı amerikan pasajından annem mi, yoksa babam mı almıştı? Hatırlamıyorum. Eski bayramları iyi hatırlıyorum ama. Kafaları çok şişirmiş olmalıyım ki bir gece içini pamukla tıkamışlardı. Unutmadığım ilk hediyem. Kırmızı borazan. Sonra dışarı açılmaya başladım. İnsan büyüdükçe dışarı açılır. Büyümeseydim, dışarıya da açılmasaydım. Hep çocuk kalsaydım keşke. Heyecanla uyanır, ilk babamın elini öperdim. Hatırı sayılır bayram harçlığı verirdi. Hemen karşı bakkala koşar, mantar tabancası, maytaplar alırdım. Mahallenin kızlarını korkutmayı severdim. Esmeray kapılarının önünde bayılmıştı. Kötü bir çocuk muydum? Değildim. Her çocuk kadar çocuktum. Her çocuk kadar iyi ve kötü. Mesela güvercinleri sapanla vurmaz, boyunlarını koparmazdım. Bazıları yapardı.


Annem genelde çorap alır, bazen sürpriz oyuncaklarla şaşırtırdı. Ecnebi marka bir tabanca almıştı bir keresinde. Onu hiç unutmadım. Uzun zaman sahici sanıp, arkadaşları ikna etmekle geçmişti günlerim. İnanmıyorlardı bana. Şişenin dibinden ateşledim. Şişe kırılmadı. Öfke ve karamsarlıkla ilk tanışmam. Yerinde öfke iyidir. İnsanı tetikler. Küçük ablam "şuna tabanca almayın, huyu değişiyor" derdi.


Büyük ablamla eniştem fanila ve don alırdı. Her zaman işe yarayan bir hediye. Küçük ablam bir şey almazdı ama fulbright bursu ile gittiği ve sonra gitmeleri alışkanlık haline getirdiği Amerika'dan lacoste tsirtler ve levi's jeans-lar getirirdi. Yurt dışıyla bağlantılı bir arkadaş "aaa lacoste" demişti. Demek üstümdeki kıymetli bir şeydi. Pek havalara girmiştim. Şimdilerde markaları sevmiyorum.


Bayramın birinci günü tam bir şölen olurdu. Bütün akrabalara gidilirdi. Bol bol çikolata yenirdi. En çok annemin amcasına gidilirken sevinirdim. En küçük oğlu bekâr, bonkör ve çapkındı. Ayın 15'inden önce parası bitmeden bayram olmalıydı. En fazla harçlığı o verirdi. En cimrisi komşumuz Enver amcaydı. Bir 25 kuruşa fit ederdi. Dayım İstanbul'dan gelmişse evin havası iyice değişirdi. Kızılay'dan tahta kafes içinde saka kuşu getirirdi. İşleri gelişip zenginleştikçe uçan ecnebi helikopter bile getirmişti.


Mahalle kültürü vardı. Mahallede ağabey ve ablalarımız vardı. Geç saatlere kadar duvar üstünde otururduk. Gıptayla dinler, racon öğrenirdik. Aşk mektuplarını götürüp getirirdik. Kavga edeceğimiz zaman tepeye açılır, teke tek yumruklarla kozumuzu paylaşırdık. Taş, sopa kullanmazdık. İşi fazla uzatmaz, sonra barışırdık. Siyaset yoktu. Siyaset için kavga edilmezdi. Bahçelievler'den gelen motosikletliler mahalle kızlarına sarkarsa, iş değişir, namus konusuna dönüşürdü. Zincirlerle kavga edilirdi. Sonra onların mahallesi basılırdı. Sonunda arkadaş olunurdu.


En önemlisi kolektif bilinç vardı. Kişisel değil, herkes paylaşımcıydı. Bayram geceleri jandarma lokalinin bahçesinde canlı müzikle dans ederdik. Biraz daha büyümüştüm. West Side Story modaydı. Kendimi parçalayarak fena figürler çekmezdim. Sonra slow başlardı. Otuz dört paça pantolonlarla içimiz içimize sığmaz, yeni yeni uyandığımız günlerdi. Güzel günlerdi.


Güzel bayramlar dilerim.


---

Mehmet Osman Çağlar
Temmuz, 2016

11 yorum:

  1. İyi bayramlar dileriz, tam bayramlık bir yazıydı, teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Epeydir yoktunuz dostum. Biz de iyi bayramlar dileriz, teşekkürler

      Sil
  2. Çocukluktaki bir oyuncak, bir giysi, bazen bir insan, nasıl da anlam yüklenmiş oluyor. Yeniden anılar düşünüldükçe bir define bulmuş gibi olabiliyor insan.
    Eski bayramlarda "insan" önemliydi. Şimdi "birey" önemli.
    Bayram gibi bayramları, huzuru, dinginliği özlüyor insan...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O anlam yüklenen nesnelerin öznesinden çıkan insani olumlamadan kaynaklanıyor değeri, onun için bir define bulmuş gibi olabiliyor insan.
      Ailece şeker bayramınızı kutlarız. Esen kalın.

      Sil
  3. bayramların yalnızca tatil olarak algılandığı bu dönemde böyle sıcak bir yazıyı okumak ne iyi geldi..
    iyi bayramlar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Size de tekrar iyi bayramlar...

      Sil
  4. Güzeldi şimdi bayramlar tatil demek oluyor ..mahallemizden şimdi ismini hatırlayamadığım komşu çocuğu mantar tabancasına yüzüme doğru patlatmıştı akabinde bendende güzel bir dayak yemişti..ispanyol paçalarımız..bizden bir adım önde giderdi..sevgi ve dostlukla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizin yorumunuz spam bölümüne takılmış, onun için geç cevap veriyorum, kusura bakmayın.

      İspanyol paçaların bir adım önde gitmesi, güzel bir betimleme, siz de az değilmişsiniz.
      Sevgi ve dostlukla...

      Sil
  5. Ne güzel anlatmışsınız o güzel bayramları, rahmetli olmuş insanlarımızı hatırlattınız.Bizde de biri sorduğu zaman bayramda ne istersin diye annem ," giysi alın " derdi, ben de sinir olurdum para varken giysi de neymiş. Bir de Erdek'e Vehbi Koç'a zyarete gitmişti çok düşük bir bayram harçlığı vermişti, o günden sonra bir türlü sevemedim rahmetli Koç'u. :))))

    YanıtlaSil
  6. Ne güzel anlatmışsınız o güzel bayramları, rahmetli olmuş insanlarımızı hatırlattınız.Bizde de biri sorduğu zaman bayramda ne istersin diye annem ," giysi alın " derdi, ben de sinir olurdum para varken giysi de neymiş. Bir de Erdek'e Vehbi Koç'a zyarete gitmişti çok düşük bir bayram harçlığı vermişti, o günden sonra bir türlü sevemedim rahmetli Koç'u. :))))

    YanıtlaSil
  7. Para yerine giysi alınması, biz bayram çocukları için gerçekten üzücüydü.:) Erdek Vehbi Koç'un otelinin adı galiba "Alevok" idi. Ailemle birkaç kez konaklamış ama
    kendisini görmemiştim, iyi ki görmemişim.:))

    YanıtlaSil